Uzm. Kl. Psikolog Nazlı Akay
Akıllı Telefonum ve Ben
3140

 

Teknolojinin küçük çocuklar için faydasından çok zararı olduğunu önceki yazılarımdan birinde anlatmıştım. Aynı yorumları yetişkinler için yapılmasının anlamsız olacağı, yetişkinlerin kendini çocuklara kıyasla daha iyi koruyabildiği düşünülebilir ama nafile. İçerik ve zaman denetimi konusunda daha kontrollü olabileceği beklenen yetişkinler zaman zaman kendilerini daha da zor duruma düşürüyor.

En büyük problem, çocuklarda olduğu gibi zaman kontrolü. Kapitalizmin amacı tüketimi arttırmaktır, yani satmak, satmak ve satmak… Bunun için, akıllı cihaz üreticileri daha çok vaktimizi onların ürününe harcamamızı isterler. Sonuç? İçerikler daha renkli, daha hızlı ve daha sürekliliği gözetir durumda. Bilmiyoruz ki akıllı cihazlar başında geçirdiğimiz vakit bizi hayattan koparıyor. Üstelik yoğun akıllı cihaz kullanımının depresyonla ilişkili olduğu düşünülüyor. Üç yüz kırk altı katılımcının olduğu bir araştırmanın sonuçları, akıllı telefonunu daha sık kullanan kişilerin daha çok olumsuz duygulanıma sahip olduğunu gösteriyor. Başka araştırmalarda da yoğun akıllı telefon kullanımının uyku bozuklukları, şiddet eğilimi ve yalnızlıkla ilişkisi bulunmuş.

Ancak bu çalışmalar korelasyon analizi üzerinden sonuç sunuyor. Şöyle açıklayayım, gördüğüm kadarıyla henüz akıllı cihaz kullanımının mı depresyona yoksa depresyonun mu daha yoğun akıllı cihaz kullanımına sebep olduğu net bilinmiyor. Tam tersi de olabilir, yani depresif ve içine kapanık olan kişiler de teknolojiye daha çok yönelebilir. Kaygı da sosyal kimliklerimizi daha çok web ortamında yaşamamıza neden olabilir. Ancak şunu net olarak söyleyebilirim ki, ister sebep olsun ister sonuç, teknolojiyle bu kadar iç içe olmak insanları dış dünyadan ve onun gerçekliğinden daha da koparıyor. Bu daha gittikçe artan bir kopuşa doğru ilerliyor.

Öte yandan, akıllı cihazların bizleri nasıl daha agresif ve depresif yapabileceğini de tamamen anlıyorum. Akıllı cihazların bu kadar içinde olmak sosyal medya ile de çok içli dışlı olmayı getirdi. Bu ise daha mükemmel hayatlar yaşama arzusunu körüklemeye başladı. Çünkü sosyal medya sadece mutlu anların ve estetik olanın paylaşıldığı bir "güzellikler balonu" haline geldi. Çevremizdeki her şey ve herkes daha mutlu ve daha güzel artık. Diğer bir deyişle, bir mutluluk bombardımanı altındayız. En büyük maceralar, en lezzetli yemekler, en güzel yüzleri görüyoruz sadece; en iyi olmayanlar ise kendilerine elektronik hafızalarımızda yer dahi bulamıyor. İnsanlar ister istemez kendi hayatlarıyla diğerlerinin sosyal medya yansımalarını kıyaslıyor, hayal kırıklığına uğruyor. Dahası, onlar da daha mutlu ve daha güzel olmaya çalışıyor, bu uğurda yoruluyorlar. Sonuç? Daha büyük mutluluğu ararken daha büyük mutsuzluk.

Bu yüzden siz siz olun, çocuklarınızın akıllı cihaz ve sosyal medya kullanımını kontrol etmeye başlamadan önce kendinizi eleştirin. Kendi kullanımınızı kontrol altına almadan çocuklarınıza da doğru olanı aşılayamazsınız. Son olarak, tam da bu konuyu ele alan iki kısa filmi https://www.youtube.com/watch?v=QxVZYiJKl1Y ve https://www.youtube.com/watch?v=OINa46HeWg8 linklerinden izleyebilirsiniz.

 

Uzman Klinik Psikolog Nazlı Akay

Çocuk ve Yetişkin Psikoterapisti

Uzm. Kl. Psikolog Nazlı Akay