Ölüm çoğu zaman hiç birimizin rahatlıkla konuşabildiği bir konu değildir. Bir kayıp yaşandığında karşımızdakine ne diyeceğimizi, nasıl yaklaşacağımızı bilemeyiz. Bunu söylesem yanlış olur mu, olumsuz etkilenir mi, bir kayıp karşısında insan nasıl teselli edilebilir gibi bir sürü düşünceler geçer alımızdan. Bazen de kendimizin soru işaretlerinden dolayı rahatsızlık duyar; üzerinde çok fazla durmadan geçmeye çalışırız. Yetişkinlerin bile çoğu zaman ne diyeceğini bilmediği bu durumda, çocuklara belki de hiç karşılaşmadıkları bir olay nasıl anlatılabilir?
Ölüm soyut bir kavram olduğundan bu durumun çocukların yaş dönemi özellikleri göz önünde bulundurularak söylenmesi gerekir. Örneğin okul öncesi bir çocuğun bilişsel gelişimi soyut kavramları anlayabilecek olgunluğa ulaşmamış olduğundan dolayı, durumun mümkün olduğu kadar somut olarak ifade edilmesi gerekir. Bundan önce çocuğun çevresinde bir kayıp yaşayıp yaşamadıklarına, ölümle ilgili bilgi verilip verilmediği hakkında bilgi alınması atılacak adımların şekillenmesinde yararlı olacaktır. Bazen çocuklara ölüm anlatılmaya çalışılırken anne/babanın onu yukarıdan devamlı izlediğini, ne yaptığından haberdar olduğu şeklinde açıklamalar yapılabilir. Bu tip açıklamalar ilerleyen süreçte çocukta kaygı yaratıp, sürekli izlendiği şeklinde düşünceye kapılmasına sebep olabilir. Çocuk anne/babasını özlediyse, birlikte fotoğraflara bakılabileceği söylenebilir.
Anne veya babasını kaybeden çocuklara bu bilginin kim tarafından aktarılması gerektiği de üzerinde durulması gereken bir diğer noktadır. Bu bilginin sağ kalan ebeveyn tarafından çocuğa mümkün olduğu kadar sakin bir şekilde ve buna uygun bir ortamda aktarılması gerekir. Çocuk, kendisi için son derece önemli birini kaybettiğinde bu duyguyu onun gibi yaşayan ve onu anlayacak birine ihtiyaç duyacaktır. Aileler bazen küçük yaştaki çocukların cenaze ve sonrasındaki süreçte olmasının, kayıp duygusuna yardımcı olabileceğini düşünebilir. Bu durum çocukların bir kısmında büyük sıkıntıların olmasına neden olmaktadır çünkü çevresinde yaşananlar onun için anlamlı olmamakla birlikte, yabancıdır. İnsanların göstereceği aşırı tepkilerden dolayı korkabilir. Bu nedenle çocuğunuz bulunduğu ortamdan dolayı rahatsızlık duyuyor ve bunu ifade ediyor ise, onun kalması için ısrarcı olmayın.
Özellikle küçük yaş gruplarında karşılaşılan “kendini ebeveynin ölümünden dolayı suçlu görme durumu” da yaşanabilir. Örneğin son görüşmelerinde anne/babasını kızdıracak bir olay yaşandıysa, arkasından yaşanan kaybı bununla bağdaştırabilir. Bununla birlikte bazen çocukların anne/babaların kendisini bırakıp gittiğini düşündüklerinden dolayı kızabilir ve bunun yanlış olduğunu düşündüğünden suçluluk hissedebilirler. Bunların yanı sıra bazı çocukların, ailede bir ölüm yaşanmamış şeklinde de davranabildiği ve durumu inkar eden tepkiler sergiledikleri gözlemlenebilir. Bir de anne/babasını kaybeden çocuk diğer ebeveyni de göz önünde olmadığında onu da kaybedebileceği yönünde endişe taşıyabilir. Bu tip durumların yaşanma ihtimali olmakla birlikte daha farklı bir süreçte görülebilir ancak ilk başlardaki durum ne olursa olsun çocuğun bir süre yakından takip edilmesi; sizin yetersiz kaldığınızı düşündüğünüz noktalarda da bir uzman desteğinin alınması yararlı olacaktır.
Genelde daha iyi olacağı düşünülerek hareket edilse bile, bazen çocuğun yas sürecini yaşamasına izin verilmez. Anne/babanın resimleri ortadan kaldırılır, vefat eden ebeveyn hakkında konuşmalar çocuğun yanında kesilir; ya da vefat eden ebeveyn üstün bir kişilik olarak sunularak gerçekçi olmayan bir tablo ortaya konur veya çocuk ölümle ilgili kafasına bir soru takıldığında sorular geçiştirilmeye çalışılabilir. Doğal olarak aile ve yakın çevre anne/babasını yeni kaybeden çocuk için korumacı bir tutum içine girebilir ancak ölüm de doğum gibi yaşamın bir parçasıdır. Bizler ne kadar kendimizce çocuğu bu kadar büyük bir acıdan korumaya çalışsak da, bununla ilerleyen bir dönemde yeniden karşılaşacaktır. Karşılaştığı noktada da, kendisine aktarılan bilgiler doğrultusunda değerlendirme yapacaktır.
Bunların yanı sıra anne babalar kendi yaşadıkları acı sebebi veya çocuklar kaybedilen eşi hatırlattığı için çocuklarından uzak durabilirler. Çocukların özellikle kendilerini güvende ve sevildiklerini hissetmeleri gereken dönemde bunun yaşanması, onun diğer ebeveynini de aslında kaybettiği veya kendisinin cezalandırıldığını düşünmesine neden olabilir. Uzun dönemde bakıldığında küçük yaşlarda anne/babasını kaybedenlerin bir kısmının kendi çocuklarına karşı sert ya da himayeci bir tutum içerisine girildiği görülebilir.
Çocuklar anne/babalarını kaybetmelerinin yanı sıra kişilik gelişimlerini şekillendirecek rol modellerini de bir ölçüde kaybetmiş olurlar. Bu ilk etapta ne kadar öncelik sırasında yer almıyor gibi görünse de, çocuğun hayatında kendisine örnek alabileceği bir rol modeli olabilmesi için çaba gösterilmesi gereklidir.
Son olarak çocuklarınızın size bu konuyla ilgili yönelttiği her soruyu cevaplandıramayabileceğinizin normal olduğudur. Eğer sizin de verebileceğiniz bir cevabınız yoksa bunu kendisine açık bir şekilde belirtebilir ve sonrasında isterse bu konu hakkında cevap almak için birlikte danışabilirsiniz.
Psk. Dan. Selda MUTLU