Psk. Danışman Yelda Arslan
TATİL BİTTİ, OKULA DÖNÜŞ
7219

           

         

            15 günlük yarı yıl tatili bitmek üzere… Pazartesi günü tüm öğrenciler okul yolunu tutacaklar. Bir kısmı “arkadaşlarımı özledim” diye koşa koşa geri dönecekken, bir kısmı da “yine mi okul” duygusuyla başlayacak yeni döneme. Anasınıfları ve 1. sınıflar içinse durum biraz daha farklı işleyecek.

 

            Biz yetişkinler için “su gibi akıp geçti” diye tanımlanabilecek 2 hafta, küçük yaş grubu için oldukça uzundur. Öyle ki, anasınıfına giden 5 yaşındaki bir çocuk için 2 hafta, ömrünün % 0,76’sı demektir! Azımsanmayacak bir uzunluk. Bu da, zaten birkaç ay önce anca uyum sağladıkları okul ortamından bu kadar süre uzak kaldılar demek. Evde bol bol oyun oynandı, nispeten daha geç yatıp, daha geç kalkıldı, kardeşler, kuzenler ve arkadaşlarla uzun vakitler geçirildi, gezildi, eğlenildi derken yine okul rutini başlamak üzere. Bunları neden anlatma ihtiyacı hissettim, çünkü okul ortamında geçirdiğim onca yıl bana gösterdi ki duygusal olarak hassas yapıda olan çocuklar bu geri dönüşlerde zorlanıyorlar. İstedim ki anne babalar ve meslekte yeni olan öğretmenler kendilerini böyle bir durumla karşılaşabileceklerine hazırlasınlar.

 

Ne İle Karşılaşılabilir? Neler Yapılabilir?

 

 

            Her şeyden evvel unutulmamalıdır ki duygularımız düşüncelerimize etki eder, düşüncelerimiz de davranışlarımıza. Tersten düşünürsek; okula gitmeyi reddetme davranışı belli olumsuz düşüncelerden kaynaklanır. Bu düşünceleri belirleyen de o an yaşanan duygulardır. Duygusal olarak hazırlanmak bu nedenle çok önemlidir. Okulların açılmasına birkaç gün kaldığının konuşuluyor olması, okul döneminde yaptığı ve sizlere keyifle anlattığı durumların hatırlanması önemli diye düşünüyorum. Çocuğun endişelerini anlatmaya dair çabaları dinlenmeli, “olur mu öyle şey” türünde küçümseyici yaklaşımlardan kaçınılmalıdır. Bir de bu duyguyu yaşayan tek çocuk olmadıklarını duymak onlara iyi gelecektir. Diğer yandan çocukların duyguları algılama kapasitelerinin yüksekliğini düşünürsek anne baba olarak sizlerin bu durumu nasıl yaşadığınız da önem kazanıyor. Unutmayın ki anne baba olarak çocuğunuzun bu süreçte zorlanacağına dair inancınız varsa yüzünüzü kara çıkartmayacaktır!!!

 

            Ne olursa olsun yetişkinler olarak en büyük kozumuz bunu bir kez başarmış olduklarıdır. Senenin başında belki de kimseleri tanımazken başladıkları okul ortamına alışmayı başarmışlardı. Bunu bir kez yapabildilerse ikinci kez yapmanın çok daha kolay olduğundan hareket etmeliyiz. Ayrıca, arkadaşları ile paylaşmak üzere alınan minik birer sürpriz ya da anne ile birlikte yapılmış kurabiyelerin okula götürülmesi tatlı bir başlangıç yaratabilir. Okul malzemelerinde eksiklikler varsa önceden tamamlanması, hatta severek kullanacağı yeni kalemler vs. alınması da bir motivasyon kaynağı olacaktır. Öğretmenlerin onları ne kadar özlemiş olduklarına dair verecekleri mesajlar ve onlar için hazırlayacakları sürprizler de süreci çok yumuşatacaktır. Deneyimlerime dayanarak pek çoğunun ilk günü atlattıktan sonra bir sorun yaşamayacaklarını, tamamına yakınının da ilk haftanın sonunda alışacaklarını söyleyebilirim. Çok az bir yüzde var ki alışmaları biraz daha zaman alabiliyor. O durumda da üç şeye bakmak lazım:

 

  1. Okula gitmemenin kazancı ne?
  2. Okulda her şey yolunda mı? (Sınıf öğretmeninin gözlemini almak çok önemli.)
  3. Ailede başka ne tür bir sorun var ki çocuk bu durumu öne sürerek ailenin gündemini değiştiriyor!

 

          Bir diğer önemsediğim konu da, okulun, gidilip gidilmemesi tercihe kalmış bir kurum olmayışıdır. O nedenle sadece tatil dönüşleri değil, yıl boyunca “bugün okula gitmesem” pazarlığı söz konusu bile olmamalıdır. Ayrıca cuma akşamından itibaren erken yatılması fizyolojik olarak çocukların hazırlanmalarını ve Pazartesi sabahı zorlanmadan uyanmalarını sağlayacaktır.

 

          Deminden beri hassas çocuklardan bahsediyorum. Bir de bir grup öğrenci var ki onlar daha çok ilk günün stresini yaşarlar. Kim mi onlar? Elbette ki ödevini son dakikaya bırakanlar, bol bol okunması gereken kitaplarını okumayanlar, kısacası sorumluluklarını yerine getirmeyen öğrenciler. İlk gün atlatıldı mı sorun yoktur onlar için. Büyük yaş grubunda olan çocuklarla da “yeni dönem, yeni başlangıçlar” sloganı ile hedeflerine dair konuşma yapmak iyi olacaktır. Karnesinde zayıfı varsa nasıl düzeltebileceği, bulunduğu noktadan daha ileri gidebilmesi için neler yapabileceği gibi. Montaigne’in sevdiğim bir sözü var: “Hedefi olmayan gemiye hiçbir rüzgar yardım edemez” diye. Çocuklarımıza küçük yaştan itibaren hedef belirleme becerisi kazandırmalıyız ki hayat başarılarının dümeni kendi ellerinde olsun…

 

          Tüm öğrencilere merak duygularının sürekli uyarıldığı, öğrenme sürecini keyifli bir deneyim olarak yaşayacakları başarılı bir okul dönemi diliyorum…

 

Psk. Dan. Yelda ARSLAN

 

Psk. Danışman Yelda Arslan