Uzm. Kl. Psikolog Nazlı Akay
Benimle Oynar mısın?
2163

 

Çocuklar için günün en keyifli saati oyun saati. Oyun, sadece çocuğun vakit geçirmesi için bir aracı olmaktan çok daha fazlası üstelik. Montessori gibi eğitim sistemlerinde oyun çocuğun dünyayı öğrenmesi, hayatın işleyişini anlaması için çok önemli bir araç olarak görülüyor, çünkü oyun çocukların gündelik hayatın işleyişini öğrenmesini ve pratik etmesini, doğayı tanımasını sağlıyor; basit fizik kurallarını dahi öğretiyor. Araştırmalara göre, çocukların beyni en hızlı onlar 0-2 yaş arasında iken gelişiyor. Sonrasında bu hız yavaşça azalsa da, çocukların gelişimi için en önemli dönemin okul öncesi olduğunu söylemek mümkün. Bu yüzden oyunu önemsememiz gerekiyor.

 

                Ancak çocuklarla oyun oynamak bir yetişkin için pek de kolay değil. Her şeyden önce, çocukların oyunları bir yetişkine mantıksız ya da anlamsız gelebilecek pek çok detay içeriyor. Bir çocuğun merak ettiği ya da anlamadığı şeyleri biz çoktan biliyor oluyoruz. Bu nedenle bir yetişkin çocukla oynarken daha çabuk sıkılıyor. Bir de bunun tam tersi var: Bazı anne-babalar, çocuklarının oyuncaklarına ya da içine girdikleri oyuna öyle bir dalıyorlar ki, çocuğu unutuyorlar. Bir de tabii ebeveynlik rolünde alıştığı için oyun oynarken bile ebeveynlik yapanlar oluyor. Bu anne-babalar genelde oyunu hem başlatıyor, hem yönlendiriyorlar. Bizim kültürümüzde anne-babalık “çocuğa rağmen” yapılacak bir şey olarak algılandığı için bu az da rastlanır bir durum değil. Bazen de yorgunluktan, zamansızlıktan ya da stresten dolayı o kadar uzaklarda oluyor ki ebeveynin aklı, oyuna ne enerji kalıyor, ne vakit, ne de heves…

 

Peki hem çocuğumuzu, hem kendimizi nasıl mutlu edelim? İki basit yol var. İlki benim çalışırken çocuklarla iletişim kurmama çok yardımcı oluyor. Çok bildiğimiz bir deyişten (Balık tutmak için balık gibi düşünmek gerekir) yola çıkıyor üstelik: Çocuğumuzla eğlenebilmek için içimizdeki çocuğu bulmak. Hani büyürken yavaş yavaş unuttuğumuz, zaman zaman şarkılarla seslendiğimiz, ama yetişkinlerin dünyasında pek de barındıramadığımız çocuk… Bunun için ne mi yapabiliriz:

1. Merak edin: Çocuklarla bağ kurmak için çocuk gibi düşünebilmek gerekir. Etrafınızdaki şeylerin nasıl çalıştığını bilmeseniz nasıl olurdu bir düşünün. Etrafa çok uzaklarda bir memleketten gelmiş ve her şeyi ilk defa görüyormuşçasına bakın. Merak edin, anlamlandırmaya çalışın.

 

2. Kendi küçüklüğünüzü hatırlayın: Gerekiyorsa eski albümleri karıştırın, fotoğraflarınıza bakın, aile büyükleriyle, varsa kardeşlerinizle konuşun. Hatta çocuğunuzla anılardan konuşmak bile onunla güzel zaman geçireceğiniz bir aktivite olarak düşünülebilir. Çocuğunuzun yaşındayken neleri severdiniz, neleri sevmezdiniz, başınıza neler gelmişti hatırlayın.

 

3. Basitleşin: Çocuklarla konuşurken kelimeleri ezip büzmeye çok da gerek yok, ama dil yapısında bir basitleşme iyi olur. Uzun cümleler kurmayın; hele ki çocuğunuz 4 yaşından küçükse beşten fazla sözcük içeren cümleleri kısaltın.

 

4. Çocuğunuzun oyuncaklarından ve oyunlarından hangilerini sevdiğinizi bulun: Hangi durumlarda oyundan koptuğunuzu görmek ve mümkün olduğu kadar az kopmak adına ne isteyip istemediğinizi bilmeniz önemli. Çocuğunuzun odasına o yokken girin, oyuncaklarına yeni bir gözle bakın. Çocuğunuz pek de ilginizi çekmeyeceğini bildiğiniz bir oyunu oynamak istediğinde onunla anlaşma yapabilirsiniz: Örneğin bir süre onun istediği, bir süre de sizin istediğiniz oyunu oynayabilirsiniz. Anlaşma yapmak, çocuğunuzun sınırları ve başkalarının farklı şeyler isteyebileceğini öğrenmesi açısından faydalı deneyimler sunar.

 

5. Zaman ayırın: Her gün, en az yarım saat, telefonun, bilgisayarın, televizyonun uzakta ve tercihen kapalı olduğu, birilerinden çağrı beklemediğiniz, ya da önemli bir işin sizi beklemediği sakin bir zaman dilimi yaratın. Bu zaman dilimi, oyun arkadaşı olmak dışındaki bütün kimliklerinizden sıyrılmanızı sağlayacak. Bu zamanı yaratmak konusunda katı olun. Hiçbir şey bu zamanı engellememeli.

 

Yukarıda bahsettiğim yollardan diğeri ise çocuğu takip etmek. Her ne kadar çocuk olmaktan bahsettiysem de, unutmayın, bu hala onun oyun saati. Küçük çocuklar günlük hayatta yetişkinler tarafından o kadar çok yönetiliyorlar ve yönlendiriliyorlar ki, onların da birer birey olduğunu hem unutuyor, hem de çocuklarımızın hissetmesini sağlayamıyoruz. Oyun için çocuğunuzu takip etmek bu yüzden ona çok iyi geliyor. Yapılabilecek şeyler:

 

  1. Oyunu mümkün olduğu kadar başlatmamaya ve yönlendirmemeye çalışın.
  2. Çocuğunuzu dikkatle dinleyin, yaptıklarının ve söylediklerinin farkında olun.
  3. Bir şeyin nasıl yapılacağını o sormadıkça göstermeyin, o istemedikçe onun yerine bir şeyler yapmayın.
  4. Çocuğunuzun duygularını bir dedektör gibi tarayın, bulun, ona yansıtın: “Kuleyi yapamayınca çok kızdın.” gibi.

Son olarak, birkaç ek öneri:

  1. Dürüst olun: Laf olsun diye çocuğunuza yenilmeyin.
  2. Sonucu değil, çabayı takdir edin: “Çok güzel yaptın.” yerine “Bunu yapmak için gerçekten çok uğraştın.” cümlesini dilinize yerleştirmek, çocuğunuz bir şeyi başaramadığında bile onu övmenizi sağlar.
  3. Kurallara herkesin uymasını sağlayın: Kurallar değiştirilebilir, ama bir kurala oyunu oynayan herkes uymak zorunda olmalı.
  4. Sınır konması gerekiyorsa koyun: Çocuğunuzun oyun arkadaşı olmak, gerektiğinde sınır koymaya engel değil. Eğer tasvip edilmeyecek bir şey yapıyorsa durmasını sağlayın.

 

Uzm. Kl. Psk. Nazlı Akay

Twitter: @ruhtercumani

Uzm. Kl. Psikolog Nazlı Akay