Psk. Danışman Yelda Arslan
BİLGİ SAHİBİ OLMADAN FİKİR SAHİBİ OLMAK!
2991

 

Öğrenme ve bilme ihtiyacı taa bebeklik döneminden itibaren vardır. Bebek, doğduğu dünyayı anlamak ve anlamlandırabilmek için, çevresini gözlemler, adım atar, deneyimler; böylece bilgi sahibi olur. Travmatik bir yaşantısı olmadığı taktirde, hele hele merakını heyecanla karşılayan ve destekleyen bir aile ortamında yetişiyorsa, öğrenme aşkı katlanarak büyümeye devam eder. Diğer yandan, bilgiye ulaşımın geçmiş dönemlere kıyasla kolaylığı, biz yetişkinlere de ekstra bir sorumluluk yüklemektedir. Daha 1 yaşındayken, ekrandaki görüntüyü tek parmağı ile değiştirmesinden büyülendiğimiz çocuğumuzun maruz kalabileceği kirlilik, pek çoğumuzun hayal edebileceğinin ötesindedir maalesef… Bu noktada, çocuğun hangi yaşta ekran karşısında ne kadar süre geçirmesi gerektiğini bilmek, gerekli sınırlamayı yapmak, izlediği içeriklerin farkında olmak ve onu güvenli internet kullanımı konusunda bilinçlendirmek ebeveynlik sorumluluklarımızdandır.

 

 

Bilgi kirliliğine maruz kalanlar sadece çocuklar değildir elbette. Her şeyden evvel günümüzde bilginin değişim hızı inanılmaz! Birkaç sene evvel doğruluğu kanıtlanan bir bilgi bugün başka araştırmalarla çürütülebiliyor. Dolayısıyla baktığımız kaynak neresi olursa olsun, bir konu hakkında binlerce veriye ulaşabiliyoruz. Hal böyle olunca da, odaklanmamız gereken iki temel nokta beliriyor; bilginin kaynağı ve güncelliği. Güvenilir bir kaynaktan olmayan ya da güncelliğini yitirmiş bir bilgiyi sosyal medya platformunda tereddüt etmeden paylaştığımızda, bu bilgi kirliliğine biz de istemeden katkıda bulunmuş oluyoruz. Bu nedenle en güvendiğimiz kişiden geliyor dahi olsa, güvenilirliğini kontrol etmeden bir bilgiyi paylaşmama sorumluluğunu almalıyız. 

  

Bilginin değişim hızını art niyetsiz bir etken olarak kabul edersek, bir de bile bile lades diye tanımlayabileceğimiz bilgi kaynakları mevcuttur. Herhangi bir konuda tiye alınmış bir yazıyı, gerçek sanıp okkalı bir üst yazı ile sosyal medyada paylaşıyor olmak, bu duruma örnek verilebilir diye düşünüyorum. Bir yandan bizim gibi tongaya düşüp mecazı anlamayanlar olabileceği gibi, diğer yandan durumu fark edip bizi iğneleyici şekilde yanlışımızla yüzleştirebilecek kişiler de olasıdır.

 

Hassasiyetin yoğun olduğu dönemlerde, karşı tarafı karalayıcı yalan yanlış haberlerin servis ediliyor oluşu da, bir diğer bilgi kirliliği kanalıdır. Bir de kraldan çok kralcılar vardır ki, en sevdiklerim! Doğru düzgün eğitimini almadıkları konularda kendilerini uzman ilan ederler ve ne yazık ki azımsanmayacak sayıda insanın naifliğinden yararlanır, onları maddi manevi sömürürler. Bu kimi zaman sahte diplomalarla meslek icra etmek şeklinde kendini gösterirken, kimi zaman da medya üzerinden takipçi sayısını arttırıp her konuda bilirkişi haline gelmeye kadar vardırır işi! Yazıma çocukların bilgiye ulaşma arzusunun yüksekliğinden bahsederek başlamıştım. Şimdi de diyorum ki, çocukların yaşamında model olma rolümüzün ne kadar etkili olduğunu düşünürsek, bilinçli medya okur yazarlığı konusunda ekstra efor sarf etmeliyiz. Kendimiz için, çocuklarımız için…     

  

Yazımı fütürizm akımının en önemli temsilcilerinden biri kabul edilen, Amerikalı yazar Alvin Toffler’in sözü ile tamamlamak istiyorum. “21. yüzyıl cahilleri, okuma yazma bilmeyenler değil, yanlış öğrendiklerini unutamayan, yeniden öğrenmeye, değişime ve dönüşüme açık olmayanlar olacaktır” Bilgiye doğru kaynaktan ulaşabilme bilincine sahip, öğrenme merakı bitmeyecek nesiller yetiştirmek dileğiyle…

    

Psk. Dan. Yelda ARSLAN

 

Psk. Danışman Yelda Arslan