Uzm. Kl. Psikolog Nazlı Akay
Büyükanne Fenomeni
2492

 

Anne-babalardan bu ara en sık duyduğum şeylerden biri: “Ben karşı çıkıyorum ama babaannesi bana kızıyor.”, “Ben sınır koymaya çalışıyorum ama anneannesi acıyıp söylediklerini yapıyor.” Çocuk disiplininde anneanneler-babaanneler anne-babalarla biraz fazla mı çatışıyor sanki?

 

Aslında her şey, pek çok şey gibi Sanayi Devrimi’yle başladı. O zamana kadar evin tek sorumlusu sayılan anne biraz da zorunlu olarak çalışma hayatına atıldı. Özellikle 1. ve 2. Dünya Savaşı sıralarında erkek iş gücünün azalmasıyla kadın kendine biçilen rolü aştı. Çocuklara bakmak da, bakıcı tuıtamayan ya da tutmak istemeyen ailelerde haliyle ailenin yaşlılarına kaldı. Anneanne, babaanne, hatta bazen ikisi birden, dönüşümlü...

 

Problem bu noktada bitmeliydi, ancak bitmedi. Günümüzde çoğu ailede büyükanne ve anne-baba ikilisi arasında bir anlaşmazlık konusu çocuk bakımı. Problemin en can alıcı kısmı da sınır koyma üzerinde.

 

Anne-babalar artık iyice uzayan mesai saatleri nedeniyle çocuklarında sahip olmak istedikleri düzeni kurmaya pek vakit bulamıyorlar. Sonuçta çocuklarıyla geçirdikleri vakit günde 1-2 saati aşmıyor. Haftasonu ise çocuklarla eğlenceli vakit geçirmek ve evin işlerini halletmeye çalışmakla geçiyor. Bu durumda çocuğun edindiği disiplinin temel sorumlusu haline geliyor büyükanne. Büyükanne ise belki de ilk defa yılların tecrübesi ile kendisinin olmayan, dolayısıyla büyümesinde temel sorumluluk sahibi olmadığı bir çocuğa bakım veriyor. Bu nedenle biraz daha rahat, çocuğa daha izin verici olabiliyor.

 

Meselenin bir başka yüzü ise büyükanne için çocuğun “emanet” olması. Diğer bir deyişle, büyükanne çocuğun temel sahibi olarak kendini görmediği için, çocuğa bakarken birincil hedefi onu yetiştirmekten, onu şekillendirmekten ziyade onu korumak oluyor. Dolayısıyla, büyükanne çocuğun sınırlar ve seçimlerle şekillenmesi yerine çocuğun temel bakımını esas alıyor. Örneğin, çocuğun kendi kendine giyinmeyi öğrenmesi bir gelişim hedefi. Büyükanne için ön planda olan ise çocuğun bir an önce soğuktan korunması, dolayısıyla sağlıklı kalması. Bu nedenle büyükanne çocuğu giydirmekte bir beis görmüyor.

 

Üstelik, büyükanne yılların yorgunluğunu taşıyor. Küçük bir çocukla incelikli olarak uğraşmak anne-baba için bile yorucuyken büyükanne için çoğu zaman fazla yorucu. Bir önceki örneği devam ettirmek istiyorum: Çocuğun bir paltoyu kendi kendine giyinmesi büyükanne için onu daha uzun süre beklemek demek. Oysa büyükannenin bu kadar sabrı ve enerjisi yok. Buna ebeveyn ve büyükanne arasındaki kuşak farkı, çocuk yetiştirme tarzlarındaki farklılık olarak etki edince, anne-babanın sınır koymaya çalışırken büyükannenin neredeyse her şeye izin verdiği ve anne-baba çocuğa sorumluluk sunmaya çalışırken büyükannenin her şeyi çocuk için yaptığı bir aile düzeni oluşuyor.

 

Çoğu aile bu konuyu ne yazık ki konuşmuyor. Bu genelde iki nedenden kaynaklanıyor: Birincisi, anne ve babanın kendini büyükanneye karşı borçlu hissetmesi. Büyükanne, çoğu ailede çalışan anne ve babanın tek destekçisi. Boş zamanlarından vazgeçerek torununa bakım veriyor. Bu yüzden büyükanneye eleştiride bulunmak anne ve babaya ayıp geliyor. İkincisi, anne ve baba büyükannenin kırılmasından endişe ediyorlar. İnsanlar yaşlandıkça ve tecrübeleri arttıkça bazı konular hakkında daha zor eleştiri kabul ediyor.

 

Ancak, her şeyde olduğu gibi bu konuda da konuşmamak, konuşmaktan daha çok zarar veriyor. Çocuk için evde bir dengesizlik oluşuyor. Bu, çocuğun diğer insanlarla etkileşime girdiği okul gibi ortamlarda da problem yaratıyor. Çözüm? Ortak bir dil oluşturmak. Bu nedenle anne ve babalar önce aralarında anlaşarak, çocuğun olmadığı ve acele edilmesi gerekmeyen bir ortamda, büyükanne ile bir araya gelerek çocuk konusunda konuşabilirler. Anne ve babanın bu konuşmada büyükannenin onlar için gösterdiği emeği ve çocuğa verdiği değeri takdir etmesi, büyükannenin ise anne ve babanın çocuk ile ilgili ihtiyaçlarına saygı göstermesi halinde ortak dil oluşabilir.

  

Uzman Klinik Psikolog Nazlı Akay

Uzm. Kl. Psikolog Nazlı Akay