Geçenlerde iki yakın arkadaşım ile “çocuklarını hangi okula yazdırsalar” konusunda sohbet ettik. Sohbet derinleştikçe aslında bu konunun ne kadar önemli olduğunu ve anne babaların da karar vermekte bir o kadar zorlandıklarını fark ettim. Hatta bebeğinin ultrason fotoğrafını götürüp gelecekte okumasını istediği okula kaydını yaptıran anne babaların da var olduğunu düşününce bu konuda yazmak istedim…
Elbette ki hepimiz çocuklarımız için her şeyin en iyisini yapmaya çalışıyoruz. Bu dürtü öyle kuvvetli ki, kimi zaman hızımızı alamıyor, çocuğumuzu sağlıkla kucağımıza alıp alamayacağımızın bile belli olmadığı hamilelik sürecinde, bilmem kaç yıl sonrasının okul kaporasını yatırabiliyoruz. Sırf çocuğumuz İYİ BİR OKULDA okusun diye. Peki kime göre iyi? Neye göre iyi? Bana göre okul seçimi aşamasında ilk değerlendirilmesi gereken konu anne baba olarak beklentilerimiz ile çocuğumuzun ihtiyaçları ve yapabilirliği arasında bir paralelliğin olması gerektiği. Daha net belirtmek gerekirse duygusal bağ kurma ihtiyacı yüksek, hassas bir çocuğum var ise akademik başarının ön planda tutulduğu, akranlar arası rekabetin alenen hissedildiği bir okul ortamına çocuğumu sokmamalıyım. Daha detaya inersek…
Okul Öncesi Kurum Seçerken Nelere Dikkat Edilmeli?
Bu noktada benim tercihim en iyi okul, en yakın okul yönünde. Yaş küçük olunca (3 yaş civarından bahsediyorum), hele ki büyük şehirlerde çocuğumuzu servisle uzak mesafelere gönderip trafiğe maruz bırakmak bir tür istismar diye düşünüyorum.
Bir diğer önemsediğim konu çocuğumun hayatında anne baba olarak bizden sonra en önemli rol model olacak öğretmeninin mizacı. Gözlerinde sevgi pırıltısı taşıyor mu? Halihazırdaki öğrencileri çevresinde pervane oluyor mu? Sevgisini ve kabulünü çocuklara hissettiriyor mu? Ayrıca bu yaş grubu ile çalışan öğretmenlerin duygusal zekası (EQ) ne kadar yüksekse çocuklar üzerindeki bu anlamdaki etkileri de o kadar başarılı olacaktır. Dolayısıyla ilk okul deneyimi çocuk için ne kadar pozitif ise ileriki yaşlardaki öğrenim yaşantısı o ölçüde olumlu etkilenecektir.
Hijyenin önemini de unutmamak gerekir. Çocukların bağışıklık sistemleri biz yetişkinler kadar güçlü olmadığı için okul yaşantısı ile birlikte hastalıkların biri bitiyor diğeri başlıyor. O nedenle çocuklara sunulan yiyeceklerden, sınıf ortamına ve oyuncaklara varana kadar kaliteye ve hijyene verilen önem göz önünde tutulmalı.
Sınıfların kalabalık olmaması, yardımcı öğretmenin varlığı, müfredatın abartılı olmamak kaydıyla dolu ve yaşantısal ağırlıklı oluşu ve bir güvenlik sisteminin varlığı yine benim için olmazsa olmazlar arasında. Burada bir şeyin altını çizmeliyim ki güvenlik sisteminden kastettiğim sınıflarda kamera olsun ve ben her an çocuğuma bakayım değil. Böylesi bir durumun, yetişkinin kontrol ihtiyacı kaynaklı sağlıksız bir durum olduğu inancındayım!
İlkokul Seçerken Nelere Dikkat Edilmeli?
Yukarıda saydıklarıma ek olarak pek çok özel okul 1. sınıfa öğrenci kaydı alırken ‘okul olgunluğu’nu ölçen uygulamalar yapıyorlar. Verilen geribildirimleri önemsemenizi salık veririm. Anne baba gözüyle fark edilmesi kolay olmayan detayların o yaş grubuyla yıllardır çalışan ve yüzlerce çocukla aynı çalışmayı yapmış birinin gözlemleri doğrultusunda aktarılmasının çok kıymetli olduğu görüşündeyim.
Yine çocuğu o okulda okuyan, görüşlerine önem verdiğiniz kişilerin okulla ilgili düşüncelerini almak akılcı bir yöntem olacaktır.
Okulların her şeyden evvel “insan yetiştirdiği” düşünülürse mezunlarının hayat başarısı araştırılabilir. Akademik başarı kadar çocukların sosyal & duygusal gelişimlerine önem veren, sosyal sorumluluk projelerine ağırlık veren okullar tercihleriniz içinde ön sıraya yerleşebilir. Akademik başarı öncelikleriniz arasındaysa okulun ulusal ve uluslar arası sınavlardaki başarıları sorgulanabilir. Diğer yandan öğrenme güçlüğü yaşayan ya da dikkat sorunu olan bir çocuğunuz varsa da sınıf mevcutlarının az olduğu, butik, çocuğunuzun ihtiyacı olan desteği daha yoğun verilebilecek okulları tercih etmeniz doğru bir adım olacaktır.
Okullar yaşayan organizmalardır. İçine girdiğiniz andan itibaren sizde bir duygu uyandırır. Şöyle bir atmosferi koklayıp kısa bir gözlem yaptığınızda öğretmenlerden öğrencilere, kat görevlilerinden güvenlik birimine varana kadar insanlar mutlu mu, keyifli bir atmosferde mi bulunuyorlar, fikir edinirsiniz. Unutmayın ki iyi okullar çalışanlarının kuruma aidiyet duygularını önemserler. Kadrolarının niteliği ve istikrarı için ihtimam gösterirler. Hizmet içi eğitimlerle mesleki gelişimlerine katkıda bulunurlar. Çalışma motivasyonlarını arttırmak için yaratıcı yöntemler kullanırlar çünkü bilirler ki çocuklardaki gelişimi sağlayan ne okulun adıdır ne de dört duvarı…
Ayrıca okulda bir program geliştirme departmanının oluşu, ölçme değerlendirme biriminin varlığı ve işlerliği, psikolojik danışma ve rehberlik bölümünün çalışma biçimi de yine araştırılması gereken önemli noktalar diye düşünüyorum. Liste daha çooook uzatılabilir. Uzun lafın kısası çocuğunuz için okul seçerken bu kriterlerin hangilerinin sizler için daha önemli olduğuna karar verip ona göre hareket etmelisiniz.
Tüm çocukların kendilerini mutlu ve ait hissedebilecekleri, kendilerini ifadede çekinmeyecekleri, potansiyellerini en iyi şekilde ortaya koymalarına ortam sağlayan okullarda okumaları dileklerimle…
Psk. Dan. Yelda ARSLAN