Uzm. Kl. Psikolog Nazlı Akay
Çocuğunuzun Zekasını Nasıl Bilirdiniz? - 2
2176

 

Bu yazıda bahsedilenleri daha net yorumlayabilmek için, birinci yazıyı (buradan) okuyabilirsiniz.

 

Geçen yazımda zekanın ne demek olduğundan ve nasıl bakış açısıyla bile değişebilen kırılgan bir kavram olduğundan bahsettim. Bu sefer biraz zekanın ölçümüne odaklanmak istiyorum.

 

En büyük başarılar çok zeki insanlara atfedilir, ancak zekanın ölçülmeye başlamasını “geriden gelenlere” borçluyuz. Fransa’da yönetim radikal bir kararla tüm çocukların okula gönderilmesini zorunlu yapar, ama bu kararın beraberinde bir problem de gelir: Çocukların bazıları okul sistemine hızlıca uyum sağlarken ve başarılı olurken, bazıları geride kalmaktadır. Hükümet çareyi 1900’lerin başında Binet’den çocukların seviyelerini ölçecek, böylece geriden gelen çocukları tespit etmeyi sağlayacak bir ölçek geliştirmesini istemekte bulur. İşte bugünkü bütün çırpınışlarımızı Fransa’nın bu adımına borçluyuz.

 

Binet’nin Simon ile birlikte hazırladığı test basit bir prensibe dayanır: Her çocuk belli bir yaşta belli şeyleri yapabilir. Bu prensipten yola çıkarak, örneğin, sadece yedi yaşın üstündeki çocukların cevaplayabileceği sorular hazırlayabiliriz. Eğer on yaşındaki bir çocuk yedi yaşının sorusunu bilemezse bu bize onun geride kaldığını söyleyebilir. Benzer bir şekilde, altı yaşındaki bir çocuk bu soruyu yaparsa onun ileride olduğunu söylemek mümkündür. Binet, çocuğun tüm sorularını cevaplayabildiği yaşı çocuğun zihin yaşı ilan etmiştir. Terman ise bu yaşı çocuğun gerçek yaşına bölüp 100 ile çarpmış ve zeka katsayısı, yani İngilizce kısaltmasıyla IQ sistemini sunmuştur.

 

Bahsettiğim iki yöntemin de kısıtlılıklarının giderilmesi ile bugün kullandığımız testler geliştirilmiştir. Bu testlerden çocuklar için en sık kullanılanı Wechsler Çocuklar için Zeka Ölçeği (WÇZÖ). Şu ana kadar üç kez revize edildi, ama Türkiye’de standardizasyonun ve çevirinin tamamlanmamış olması nedeniyle hala ikinci versiyon kullanılıyor. WÇZÖ, bir çocuğun çeşitli alt testlerde sınanması ile uygulanıyor. Bu testleri çözebilmek için şekiller ve desenler oluşturma, labirent çözme, zihinden hesap yapma, durum değerlendirmesi yapma, soyutlama, hız gibi yeteneklerin kullanılması gerekiyor. Hesaplanan puanlar her çocuğun Türkiye’deki yaşıtlarının ortalama puanları ile karşılaştırılıyor. Bu karşılaştırmalar sonucunda üç ana puan elde ediyoruz: Sözel IQ, performans IQ’su ve genel IQ.

 

Çoğu insan için her şey bu üç sayıda bitiyor. Şaşırtıcı olacak ama, test konusunda bilgili ve tecrübeli olan profesyoneller için bu üç sayı hiçbir şey! WÇZÖ bir çocuğu pek çok farklı alanda ölçen, dolayısıyla çocuğun güçlü ve zayıf yanlarını görmemizi sağlayan bir ölçek. Bu nedenle sizin sayı olarak gördüğünüz şeyler WÇZÖ’den çocuğa dair edinebileceğiniz bilginin çok küçük bir kısmı. Ayrıca, bu sayılar birer ortalama sayılabileceğinden, çocuğun önemli bir yeteneği ortalama skorda eriyebilir ya da çocuğun birkaç temel problemi aslında iyi olabilecek bir ortalamayı haksız yere aşağı çekiyor olabilir.

 

Sayılara güvenmememiz için çok önemli bir neden daha var: Türkiye’de eski bir versiyonun kullanıldığını belirtmiştim. Eski versiyon için genel ölçümler yapılırken çocuk olanlar büyüdüler, hatta kendi çocuklarının büyüdüğü yaşa geldiler. Zamanın ne kadar hızla değiştiğini düşünürsek, bugün çocuklarımızı kıyasladığımız kişilerin aslında kıyaslanamaz olduğunu söyleyebiliriz. Kaldı ki, araştırmalara göre toplumların IQ seviyeleri zaman içinde yavaş bir artış gösteriyor. Bugünün çocukları dünün çocuklarına kıyasla daha zeki. Testin de bugüne göre ayarlanması gerekiyor, ama bu ayarlama henüz yapılmadı. Bu da puanlarda çocuklarımıza küçük bir haksız avantaj sağlıyor.

 

Zeka testlerinin içeriği, her ne kadar uygulanan kişiler arasında eşitlik olması için okulda öğrenilen bilgiden uzak tutulmaya çalışılsa da, hala eğitim seviyesi zeka testi sonuçlarını büyük oranda etkiliyor. Bu da yüksek sosyoekonomik düzeyli ailelerde yetişen çocukların, maddi durumu ve eğitim seviyesi çok iyi olmayan ailelerde yetişen çocuklara göre WÇZÖ’de daha yüksek puanlar alabilmesi anlamına geliyor. Heyecan, kaygılı kişilik ve dikkat problemleri de test sonuçlarını etkiliyor.

 

Son olarak, IQ’nun büyütülmesinin getirdiği bir etiketleme durumu olduğunu unutmayalım. Örneğin maddi durumu çok iyi olmayan bir ailede yetişen bir çocuk, aslında bu nedenle düşük bir puan almasına rağmen 75 puanın altında aldıysa rehabilitasyona gönderilebiliyor. Aslında etiketleme sadece düşük IQ’lu çocuklar için değil, tüm çocuklar için yapılıyor. Bir çocuğun IQ’sunun yüksek olması da bazı ailelerde aşırı yüksek beklentilere neden olabiliyor. Başarının hayatının merkezine yerleştirildiği çocuk bu beklentilerin altında eziliyor.

 

Geçen yazımda bahsettiğim, “zeka” kavramının getirdiği problemleri de eklersek, IQ’nun ve “zeka”nın ne kadar güvenilmez dayanaklar olduğunu ileri sürmek mümkün oluyor. Bu nedenle lütfen,

 

  1. IQ’yu kader sanmayın.
  2. IQ’nun sadece zekayı gösterdiğini düşünmeyin.
  3. Zeka algısının beklentilerle bile değişebilen bir şey olduğunu unutmayın.
  4. Zeka gibi değiştirilmesi zor bir olgu yerine çaba, çalışkanlık, sebat ve keyif alma gibi değiştirilebilir ve üstelik zeka kadar etkili özelliklere odaklanın.
  5. Asla kendi başınıza zeka testi yorumlamayın. Bunun için bir profesyonelden yardım alın.
  6. Zekayı bir temel yetenek olarak düşünmek yerine, çocuğunuzun başarılı ve başarısız olduğu alanları belirleyin. Başarılı olduklarını ön plana çıkarırken, başarısız olduklarını geliştirmesine yardım edin.

 

 Uzman Klinik Psikolog Nazlı Akay

Uzm. Kl. Psikolog Nazlı Akay