Uzm. Kl. Psikolog Nazlı Akay
Çocuk Gelişimine Dair 1: Piaget
3564

 

Çoğu anne ve babanın ortak endişesidir çocuğunun “doğru” gelişmekte olup olmadığı. Bu haftadan itibaren birkaç hafta size çocuk gelişimine dair teorisyenlerin neler öngördüğüne dair bilgi vermeye çalışacağım.

 

İlk konuğumuz Jean Piaget. Piaget, İsviçreli bir gelişim psikoloğu; 1980 yılındaki ölümüne kadar kendini çocukların gelişim sırasında bilgiyi öğrenişinin nasıl şekillendiğine adamış. Ben bu yazıda Piaget’nin teorisini, okul öncesi çocuğu için olan kısmına odaklanarak aktaracağım. Terimler üzerinden ilerlemek bu okumayı kolaylaştıracaktır, bu nedenle Piaget’nin ileri sürdüğü başlıca temalarla başlıyorum.

 

Şema: Piaget’nin teorisinin temelini bu kavram oluşturuyor. Şema, bebeğin/çocuğun gün içinde karşılaştığı deneyimleri zaman içinde bir araya getirerek zihninde kategoriler haline organize etmesine denir. Bir bebeğin/çocuğun karşılaştığı her şeyi kağıtlara yazılmış notlar gibi düşünürsek, şemalar bu kağıtların konduğu farklı dosyalar ve çekmeceler olabilir. Şemalar somut şeylere (kalem mesela) dair olduğu gibi, soyut şeylere (yardımseverlik gibi) dair de olabilir. Çocuk, hayatını sürdürürken ihtiyacı olan her bilgiyi şemaları sayesinde zihninde tutar ve şemalarını kullanarak dış dünyayı yorumlar. Şemalar da karşılığında hayatta karşılaştığı “şey”lere göre sürekli yeniden şekillenir. Dinamik bir döngü söz konusu yani.

 

Şema oluşturmak çocuğun doğduğu an başlar ve ölene kadar sürer. Yani, bu sadece çocuğumuza özgü bir şey değil, bizler bile sürekli şemalar oluşturuyor ve var olan şemalarımızı edindiğimiz yeni deneyimler eşliğinde yeniden şekillendiriyoruz. Şema konusunda çocuklarla aramızdaki tek fark, biz yetişkinler daha uzun süredir hayatta olduğumuz için çocuklarımıza kıyasla daha fazla bilgiye ve daha fazla konu hakkında bilgiye sahibiz. Diğer bir deyişle daha çok ve daha detaylı şemalarımız var.

 

Asimilasyon: Şemaların hayat ile arasındaki karşılıklı etkileşimden az önce bahsetmiştim. Bu etkileşimi net bir şekilde ifade edebilmek için Piaget’nin kullandığı terimlerden biri asimilasyon. Çocuklar (ve yetişkinler) günlük hayatta karşılaştıkları ve şemalarına uyabilecek olan deneyimleri şemalarının içinde eritirler, yani şema çok değişmemekle birlikte yeni bilgi parçacığı şemaya dahil olur. Örneğin mahalledeki siyah kediyle dostluk kurduğu için “kedi” şemasını olumlu özelliklerle oluşturmuş olan bir çocuk, arkadaşının evindeki beyaz kedi farklı bir kedi olmasına rağmen ona kafasındaki “kedi” şemasına uygun davranacak, onu sevmeye çalışacaktır.

 

Akomodasyon: Bazen karşılaşılan yeni durumu açıklamaya şemanın içindeki bilgi yetmez. Dolayısıyla bilgi şemanın içinde eritilemez. Böyle durumlarda çocuk, edindiği yeni deneyim ışığında sahip olduğu şemayı günceller. Deminki örneği devam ettirelim: Arkadaşın evindeki beyaz kedinin hırçın bir kedi olduğunu varsayalım. Bu durumda çocuk, “dost canlısı kedi” anlayışına beyaz kediyi dahil edemez. Dolayısıyla “kedi” şemasını “bazıları dost canlısı, bazıları hırçın olabilir” şeklinde yenileyecektir.

Dengeleme: Elbette ki çocuk büyüdükçe eski asimilasyon ve akomodasyonları yeni yaşının ihtiyaçlarını karşılamak konusunda yetersiz kalacaktır. Dengeleme, çocuğun büyüdükçe daha uygun şemalar oluşturabilmek adına kendini geliştirdiği dönemlere Piaget’nin verdiği addır. Piaget, çocukluk süresince üç dengeleme dönemi olduğunu tartışmıştır. Bu da çocuğun gelişimini dört ana döneme ayırır:

 

Birinci dönem: Duyusal motor

 

                Doğum ile bir buçuk yaş arasındaki dönemdir. Bebeğin hayatta kalmak için muhtaç olduğu ve genetik olarak sahip olduğu emme, yakalama ve bakma gibi refleksleri dışında hiçbir şeması yoktur. Onun için, sadece şimdiki zaman ve birbirinden kopuk deneyim parçaları vardır. Hatırlamaz ya da plan yapmaz. İlk dönemlerde duyularından gelen verileri birleştirip bütün oluşturamaz. Bu dönemi en iyi tanımlayan özellik de budur: Bebek, deneyimlerini zihinsel bir işlemden geçirip de sembolleştiremez. Bu dönemin son aylarında, bebek yavaş yavaş nesnelerin o görmediği zaman ortadan kaybolmadığını, yani dünyanın onun algısı dışında var olduğunu ve şeylerin bir kerelik deneyimler olmadığını keşfetmeye başlar. Bu keşifle birlikte kopuk deneyimleri birleştirme, nesnelerin sürekliliğini fark edip onlara ad koyma gelir. Deneme-yanılma oyunları başlar; bebek birkaç şemayı birleştirebilecek kapasiteye gelir. Hareketler istem dışı iken amaçlı hale gelir, bebek etrafındakileri taklit edebilir; dikkat artar. Artık ikinci döneme hazırdır.

 

İkinci dönem: İşlem öncesi

 

                Bu dönem bazı kaynaklara göre on sekiz ayda, bazılarına göre ise iki yaşında başlar, altı-yedi yaşlarına kadar sürer. İşlem öncesi adını almasının sebebi, çocuğun artık bir bebek olmamasına rağmen hala zihnini etkin kullanma becerisine erişememiş olmasıdır. Örneğin, işlem öncesi çocuğu dünyayı hala kendi etrafında dönüyormuş gibi algılamaktadır. Dünya, o olduğu için vardır ve o istedikçe var olacaktır. Mesela, bu çocuk bir başkasına çok sevdiği bir resmi gösterirken karşısındaki kişinin görebileceği şekilde tutmayı akıl edemez, çünkü o görebiliyorsa karşıdakinin de görebildiğini düşünür. Bu dönemdeki çocukların önemli bir diğer zihinsel eksiği görünümün miktara dair ipucu vermek için yetersiz olduğunu kavrayamamalarıdır. Örneğin, biri ince ve uzun diğeri ise basık ve geniş iki bardağa aynı miktar sıvı koyduğumuzda, işlem öncesi çocuğu bardakların görünümüne aldanarak bize ince ve uzun bardaktaki sıvının daha fazla olduğunu söyler. Benzer bir şekilde, bu çocuklar işlemleri zihinlerinde tersine çeviremezler. “Kalem silgiden büyük ise silgi kalemden küçüktür” çıkarımını kavramak onlar için başlarda zordur mesela.

 

Çocuk bu dönemde semboller konusundaki becerisini taklit oyunları ile ve “-mış gibi” oyunları ile geliştirir. Sanki yanında bir varmışçasına konuşabilir, hatta hayali arkadaşlar yaratabilir.

 

Üçüncü dönem: Somut işlemler

 

                Somut işlemler çocuğundan kısaca ilkokul çocuğu diye bahsetsek yanlış olmaz. Bu dönemin içindeki çocuklar, yukarıda bahsettiğim zihinsel eksikleri bu dönemde büyüdükçe birer birer giderir. Bu noktadaki tek eksiği ise hala aşırı somut düşünüyor olmasıdır. Bu dönemin kapsadığı yaş grubunda bir çocuğunuz varsa, soyut kavramlar kullanarak konuşmayın. Çünkü, çocuğunuz henüz bu kavramları, dolayısıyla ona tam olarak ne anlatmak istediğinizi anlayabilecek kapasiteye henüz sahip değildir.

 

Dördüncü dönem: Soyut işlemler

 

                Son olarak, bu dönemdeki çocuk (ki artık ergen diye hitap edebiliriz, bu dönem ergenliği kapsıyor çünkü) soyut düşünme yeteneğini kazanır, mantık yoluyla çıkarımlar yapabilir, ve hatta bu çıkarımlarla ebeveynlerini biraz zorlayabilir  Öte yandan, ergenin mantıki çıkarsaması, bir ideal yaratır ve ergenin ideal dünyası yaşadığımız dünya ile uyuşmayabilir. Ergen, aynı zamanda düşüncelerini ve hafızasını etkin bir şekilde organize edebilir.

 

                Piaget’nin teorisi bu şekilde özetlenebilir. Zaman içinde bu teorinin farklı farklı kısımlarına diğer teorisyenler ve araştırmacılardan bazı eleştiriler gelse de, gelişim psikologları için hala kullanılan önemli bir araç olduğu yadsınamaz. Siz ne düşünüyorsunuz?

 

 

Uzm. Kl. Psk. Nazlı Akay

Twitter: @ruhtercumani

Uzm. Kl. Psikolog Nazlı Akay