Kaç tane anne-baba çocuğunun özgüvenden yoksun yetişmesini ister? Ya kaçı benim çocuğum bir “zorba” olsun der? Hiçbir anne-babanın, çocuğu için bu hayalleri kurduğunu düşünmüyorum. Pek çoğumuz “ayakları yere sağlam basan, kendisini iyi ifade eden, hoşlanmadığı durumlarda “hayır” diyebilme gücü olan, benlik saygısı yüksek ve özgüvenli” çocuklar yetiştirme niyetiyle yola çıkıyoruz. Peki ne oluyor da bu gerçekleşmeyebiliyor? İşin genetik aktarımlar kısmını bir tarafa bırakalım ve tutumlarımız kısmını değerlendirelim. Bazı anne-babalar çocuğa sınır koymanın onu pasifize ettiğini ve özgüvenini örselediğini düşünür. Oysa ki sınırlar, çocuğu güvende hissettiren ve nerede durması gerektiği ile farkındalık yaratan önemli ipuçlarıdır. Nasıl ki yaya olarak işlek bir kavşakta karşıdan karşıya geçerken trafik ışıklarının varlığı bizi rahatlatıyorsa, çocukların uyaran yağmuru altında nerede durmaları gerektiğini hatırlatan işaretlerin olması da onları güvende hissettiriyor.
Sınır Koymak Nedir, Ne Değildir?
Her bir tanımlama her birimizin kafasında farklı bir anlam bulabiliyor. Sınır koymak çocuğun her istediğine hayır demek, onu baskı altında tutmak değildir. Onun, uygun olmayan davranışlarına bir yetişkin olarak DUR diyebilmek ve aynı davranışı her sergileyişinde aynı tutarlılıkla karşılık verebilmektir.
Ne Oluyor Da Sınır Koymakta Zorlanıyoruz?
- Çok yoğun çalışan anne-babaysak suçluluk duygusunun etkisiyle çocuğumuzun her dediğine evet diyebiliyoruz.
- Kendi çocukluğumuzda çok baskı altında tutulduysak aynısını çocuğumuza yapmama gayreti içinde olabiliyoruz.
- Onu anlayalım, ihtiyaçlarını duyalım, göz kontağı kurmak için eğilelim derken ipin ucunu kaçırabiliyoruz. Yetişkin rolümüzden feragat edebiliyoruz.
- Belki de ağzımızdan çıkan her “hayır”ın “ya artık beni sevmezse” gibi bilinçaltı süreçlerimizde dokunduğu bir nokta vardır. Kim bilir…
Çocuklara Sınır Koymak Neden Önemlidir?
Sınırların çocuğu güvende hissettirdiğinden bahsetmiştik. Bunun dışında gerekli durumlarda sınır koyularak büyütülmüş çocuklar;
- Toplumsal kurallara uymada zorlanmazlar. Çünkü hangi davranışların kabul görüp hangilerinin onaylanmadığını farkındadırlar.
- Davranışlarının sonucunun neler olabileceğine dair öngörüleri yüksektir. Bu da otokontrollerini geliştirir.
- Uygunsuz davranışlarının doğal sonucu ile her seferinde tutarlı bir biçimde yüzleştirildiklerinden davranışlarının sorumluluğunu alabilme becerileri gelişir.
- Kendi sınırının nerede bittiğini bilir, böylece karşısındakinin özgürlük alanına da müdahalede bulunmaz.
Unutmayalım ki çocuklarımızı mutlu etmek amacıyla her isteğini yerine getirerek sunduğumuz “rahat yaşam” uzun vadede onları doyumsuz ve mutsuz bireyler haline getirecektir.
Psk. Dan. Yelda ARSLAN