Biz kadınların en çok araştırma yaptığı dönemlerin başında, hamilelik ve çocuğumuzun bebeklik dönemi geliyor diye düşünüyorum. Ne yer, ne içer, ne yaparsam bebeğimin gelişimine faydası olur ile başlayıp, bebeğimle nasıl ilgilenirsem onu daha zeki, daha başarılı, daha özgüvenli vb yaparım diye uzuyor araştırma listemiz... Bu, bilgiye ve yönlendirilmeye en açık olduğumuz dönemi de, fırsata dönüştürmeye hazır, gerekli gereksiz bir sürü ürünü, gözümüze sokmaya çalışan bir de sektör var dünyada maalesef. Bu konuda rahatsızlık duyduğum birkaç noktayı sizlerle paylaşmak istedim…
Araştırmalar, bebeklerin dili öğrenirken yaklaşık 8. aya kadar dahi düzeyinde beceriye sahip olduklarını gösteriyor. Bu şu demek; yeryüzünde var olan her dilin nüansını ayırt edebiliyorlar. 8. aydan sonra ise sadece ana dile odaklanma gerçekleşiyor. Bu konuda yapılan deneylerde çok önemli bir tespite varılıyor. O da, ses bir insandan geliyorsa bebek beyni uyarılıyor; televizyon ya da CD’den geliyorsa beyinde bir öğrenme gerçekleşmiyor. Bu konuda daha detaylı bilgi edinmek isterseniz aşağıdaki videoyu izleyebilirsiniz:
https://www.ted.com/talks/patricia_kuhl_the_linguistic_genius_of_babies
Bire bir sosyal etkileşimin bebek ve çocuklarda öğrenmeye çok katkı sağladığı bilinse de pasta payının çok büyük olduğu bir sektörle karşı karşıyayız. Düşünün ki bebeklerin zekasını arttırdığı öne sürülen Baby Einstein DVD’leri, 2005 yılında interentten de izlenmesi mümkün olduğu halde 200 milyon dolarlık satış yapmış! Hem ebeveynin yükünü hafifletecek hem de çocuğu karşısına oturttuğunda daha zeki olmasını sağlayacak bir yardımcı! Cezbedici…
Duruma başka bir pencereden daha bakacak olursak… Bazılarınız hatırlayacaktır, 2008 yılında Fransa’da Radyo Televizyon Üst Kurulu, çocuk kanallarına “3 Yaş Altındaki Çocuklar İçin TV Zaralıdır” uyarısını koyma zorunluluğu getirmişti. Bu kararın temelini oluşturan araştırmada televizyonun 3 yaşın altındaki çocuklarda, dil öğrenimini geciktirdiği, ajitasyonu arttırdığı, dikkat eksikliğine yol açtığı ve uyku problemlerini tetiklediği vb bulgular yer almaktaydı. Günümüzde sadece televizyonu günah keçisi ilan etmenin haksızlık olduğunu düşünüyorum. Televizyon, bilgisayar, tablet ve cep telefonu gibi her tür ekranın el birliği ile yarattığı etkiler söz konusu. Çok basit bir mantıkla, yeni bilgiyi duyularımız aracılığıyla öğrendiğimizi düşünürsek, sadece iki duyumuza hitap eden ekranların çocuğumuzu daha zeki yapmasını nasıl bekleriz? Ne kadar eğitici bir CD ya da programdan bahsediyor olsak da, karşılıklı bir etkileşim söz konusu değil, aksine tek yönlü bir uyaran bombardımanı mevcut. Özellikle bebeklerin, ekrandaki görüntüye verdiği tepkiye bir karşılık görememesinin başka sorunları da beraberinde getirmesi olası. Öyle ki, ekran başında geçirilen zamanın artması ile otizmin de içinde bulunduğu yaygın gelişimsel bozuklukların artışı arasında paralellik gören uzmanlar bile var. Ülkemizde yapılmış araştırma sayısı az olsa da, 1997-2014 yılları arasında yurt dışında yapılmış araştırmaların derlendiği şu yazıyı okumak ilginizi çekebilir.
http://dergipark.gov.tr/download/article-file/66362
Bir de piyasada zekayı geliştirme özelliği ile pompalanan eğitici kartlar var. Faydası var mı? Elbette var. Hangi yaşta hangi kelimelerin bilinmesi gerektiği mantığından hareketle, uygun seçilmiş görsellerle, titizlikle hazırlanan eğitici kartların çocuğun kelime kavram bilgisine katkı sağlayacağı aşikar. Ancak zekayı arttırır iddiasında bulunmak, “şu zayıflatma çayını için, spor bile yapmanıza gerek kalmadan fit olursunuz” demekten farksız! Kaldı ki çocuğa vapur resmini gösterip bak bu vapur demek yerine, güneşli bir hafta sonu çocuğunuzu alıp bir vapur gezintisi yapmak, denizin kokusunu birlikte içinize çekmek, martılara simit atmak, vapurun giderken denizde yarattığı köpükleri izlemek vs taktir edersiniz ki çok daha etkili. Varsın zekasını 3-5 puan arttırmasın, ilişki hanenize 100 puan ekleneceği garanti!
Uzun lafın kısası diyeceğim odur ki, en hassas noktamız olan çocuklarımızdan bizi vurmaya çalışan sektörlerin girdabına girmeyelim. Daha zeki çocuk yaratma çabası yerine, ebeveynlik enerjimizi sosyal duygusal becerileri gelişmiş, empati kurabilen, vicdanlı ve duyarlı çocuk yetiştirmeye daha çok harcayalım… Unutmayalım ki dünyayı zeka değil, sevgi kurtaracak…
Psk. Dan. Yelda ARSLAN