Oyuncak reyonunda 4 yaşındaki oğlunuz sizi Barbie’lerin oraya mı götürüyor? Kızınız pembeden nefret mi ediyor? O zaman yaklaşın azıcık. Size neden korkmamanız gerektiğini anlatacağım.
Çocukların özellikle cinsiyeti ve cinselliği ön planda tuttukları iki dönem vardır: Okul öncesi ve ergenlik. Okul öncesi çocuğu, cinsel organını keşfedişiyle birlikte cinsiyetleri fark eder ve bu konuda daha fazla şey öğrenmeye çalışır. Bu dönemde anne ve babalara cinsel organlarıyla ilgili sorular sorabilir, tuvalette insanları gözlemleyebilir, kendinin ve başkalarının mahrem yerlerine dokunmak isteyebilir. Böyle küçük deneylerle yeni keşfettiği cinsiyeti tanımaya çalışan çocuk, bunun üstüne cinsel kimliğe dair etrafında gördüklerini eklemeye başlar. Sıfırdan kendine bir kimlik kurmaya çalıştığı için gözlemci konumunda olan çocuk bazı hatalar yapabilir. Örneğin bu çağın başındaki çocukların en sık yaptığı hata her uzun saçlı insanı kadın sanmaktır.
Ayrıca çocuğunuz her iki cinsiyet kimliğini de deneyimlemek isteyebilir. Bu dönemdeki çocuklar, toplumun “kız davranışı” ya da “erkek davranışı” diye bildiği şeylerin tam tersini yapabilir. Örneğin erkek çocukları etek giyinmek isteyebilir. Bu arzular tamamen normaldir ve çoğu durumda sizin engellemeye çalışmanız ya da çalışmamanız ile değişmezler. Mesela siz erkek çocuğunuzun etek giymesi ile ilgili katı bir sınır koydunuz diye çocuğunuz daha “erkeksi” hissetmez. Böyle bir engel getirmediniz diye de efemine hissetmez.
Önemli olan, karşı cins gibi olarak aslında kendi limitlerini keşfetmeye çalışan çocuğunuzu kısıtlamamanız, ona katı davranmamanızdır. Katı davranışlarınız ile eğilimleri engelleyemezsiniz, sadece davranışları engelleyebilirsiniz. Katı davranarak çocuğunuzu kendine küstürmüş, onu özünden uzaklaştırmış olursunuz, ya da tam tersine bastırmaya çalıştığınız şeyi çocuk inadına daha sertçe ortaya koyabilir.
Cinsel kimlik deneyleri çoğu çocukta zamanla azalır. Hatta bu azalmayla birlikte çocuklar sadece kendi hemcinsleri ile oynadıkları ve karşı cinsle atıştıkları katı bir döneme girerler. Karşı cins gibi davranışlar ve tercihler azalmıyorsa, hatta çocuk kendini netçe karşı cins gibi tanımlıyorsa öncelikli olarak ebeveynlerin kendine ayna tutması gerekir. Şu soruları sormak anlamlıdır:
- Çocuğuma nasıl davranıyorum?
- Onunla nasıl konuşuyorum?
- Onun nasıl giyinmesini istiyorum?
- Çocuğuma ne tarz oyuncaklar alıyorum?
- Eğer hamileliği ilk öğrendiğimiz ana gitseydik, çocuğumun cinsiyetinin ne olmasını isterdim?
Unutmayın, çocuklar sünger gibidir. Ebeveynlerin beklentileri onların şekil almasında oldukça etkilidir. Çünkü ne olursa olsun, tüm çocuklar ebeveynlerinin sevgi ve korumacılığına muhtaçtır. Bu nedenle ebeveynlerinin onları seveceği şekilde davranmaya adapte olurlar. Bu cinsiyet kimliği konusunda da geçerli bir kaidedir; bazı ebeveynler kız çocuklarının erkek olmasını, ya da erkek çocuklarının kız olmasını arzuladıkları için çocuklarında cinsiyet karmaşası yaratabilirler.
Cinsiyet kimliği karmaşası çok düşük bir ihtimalle ergenlikte ve sonra da devam edebilir ve çocuğunuz karşı cins olduğunu hissedebilir, böyle yaşamayı da seçebilir. Ancak bu kategorideki çocuklar genelde doğumlarından itibaren kendilerini net biçimde karşı cinsten olarak tanımlarlar. Bu durum çocuğun cinsel kimlik deneylerinden ya da ebeveynlerin beklentilerinden farklıdır ve ebeveynlerin çocuğa yönelik rahat bırakma veya engelleme davranışlarıyla değişmez.
Sözün özü, okul öncesi çocuğunuzun cinsel kimliği keşfetmeye yönelik davranışları korkulacak şeyler değildir; çoğu da çocuğun yaş almasıyla birlikte azalır ve yok olur. Buradaki tavrınız çocuğu cezalandırıcı, kısıtlayıcı olmamalıdır. Ama aşırı destekleyici de olmamalıdır. Siz ona uygun ortamı sunduğunuzda, çocuğunuz kendi doğrularını bulacaktır.
Uzman Klinik Psikolog Nazlı Akay