Okul döneminin sonuna yaklaştığımız şu günlerde çocuklarımızın üzerinde büyük emeği olan öğretmenlerini düşünmeden edemiyorum… Yıl sonu evrak işleri, son veli görüşmeleri, sene sonu gösterileri derken bir sona daha yaklaşılıyor. Şimdi filmi taa en başına saralım. Hiç düşündünüz mü hangi motiv ya da motivler ile mesleğimizi seçiyoruz? Kimilerimiz bankacı, mühendis, aşçı, ekonomist, sporcu ya da ressam olmayı seçerken kimilerimiz de öğretmen olmayı seçiyor. Peki ama neden?
Mesleki yönlendirme konusunda bilinçli adımların yeterince atılmadığı bir ülkede yaşamamıza rağmen hayatta hiçbir şeyin tesadüf olmadığına inanan bir insanım. En tesadüfmüş gibi görünen durumlarda bile bir seçimimiz söz konusu. Bu seçim, mücadeleyi bırakıp boyun eğmek bile olsa…
Meslek seçimi denince akla genelde lise dönemi gelir. Kimi durumlarda daha erken bir yol çizilir ve çocuklar meslek liselerine yönlendirilip işi mutfağında öğrenmeleri sağlanır. Hiç akla gelmez ki doğumdan itibaren çocuğumuza yaklaşım tarzımız bile gelecekte seçeceği mesleğin tohumlarını atar. Onlara aktardığımız değerlerimiz, becerilerine dair verdiğimiz geribildirimler, alkış tuttuğumuz yetenekleri, onları gönderdiğimiz kurslar, etkinlikler daha niceleri… Ve o çocuklar büyür, gün gelir bazıları okul öncesi öğretmeni olur. “Ne olmayı seçtiklerine” gelin farklı bir bakış açısıyla bakalım. Bu soruyu kendilerine yöneltsek pek çoğu çocukları çok sevdiğini ve oyun oynamaktan hala çok keyif aldıklarını paylaşırlar diye düşünüyorum. Diğer yandan, okul öncesi öğretmeni anne babadan sonra çocuğun hayatındaki en önemli rol modeldir. Çocuğu şekillendiren, o dönemin en etkin figürleridir. Doğru dokunuşları yaptıysa çocuğun kalbinde kocaman bir bölümün sahibidir. Çocuğa okul kavramını sevdiren otoritedir. Dolayısıyla öğretmen olmayı seçiyorsak yüzlerce çocuğun hayatında anne babalarından sonra gelen bu kadar önemli biri olmayı seçiyoruz demektir. Bunun hazzı kelimelerle tanımlanamayacak kadar özel olmakla birlikte sorumluluğu da oldukça ağır diye düşünüyorum. Öğretmenler çocukların kendilerini tanımaları, ilgileri, yetenekleri, becerilerini fark etmeleri konusunda öğrencileri ve ailelerini doğru yönlendirmeli. Aileler de bu önemli faktörleri göz önüne alarak çocuklarına destek olmalı. Böylece bu mesleğe yatkın, en doğru kişiler okul öncesi öğretmeni olur ve gönül rahatlığıyla emanet edebiliriz en değerli varlıklarımızı. (Çok annece bir dilek bu :))
Son olarak daha 2 yaşını bile doldurmamışken “okula gitmek istiyorum” diye tutturan kızıma okul kavramını sevdirmede emeği geçen tüm okul öncesi öğretmeni arkadaşlarıma teşekkürü bir borç bilirim. Ona hediye ettiği kitap ve materyaller ile öğrenme hevesini arttıran, sınıfında misafir edip kendinden büyük çocuklar ile etkileşime geçerek grup içinde var olabilme becerisine katkı sağlayan, ona bakarken gözlerinin içi gülen, onunla her tür oyunu çok keyif alarak oynadığını hissettiren öğretmenler bu hevesi yarattı. Gelecekte daha nicelerinin de “yaşasın okulum” duygusunu yaratmalarını diliyorum… Sevgili öğretmenler iyi ki varsınız :)
Psk. Dan.Yelda ARSLAN