Uzm. Kl. Psikolog Nazlı Akay
Teknoloji ve Küçük Çocuklar
2401

 

Öyle bir çağda yaşıyoruz ki bir otobüse bindiğimizde dahi elinde son model bir tablet, büyülenmişçesine oyun oynayan çocuklara rastlamak günlük hayatta bizi şaşırtmaz oldu. Üstelik teknolojinin içinde büyüdükleri için küçücük çocuklar bile pek çok elektronik aleti büyüklere parmak ısırtacak hızda ve ustalıkta kullanmaya başladılar.
 
                Anne-babalar için bu durum önce şaşırtıcı, sonra da olumlu bir şey olarak algılanıyor. “Daha iyi” olmaya, “daha ileride” olmaya odaklandığımız için çocukların teknoloji ile kurduğu bağa pek ses çıkarmıyorlar, çünkü çocukların zihinsel gelişimi ve daha çok şey öğrenmesi için özel olarak geliştirilmiş uygulamalar ve oyunlar var. Üstelik bilgisayar, akıllı telefon veya tabletle ilgilenen çocuklar daha sessiz ve kendi halinde görünüyorlar, bu nedenle bu aletler hayat şartlarının yorduğu anne-baba ve hatta bakıcı için çocukla ilgilenecek birer kurtarıcı gözüyle görülüyorlar. Bazı anne-babalar içinse teknoloji, çocuğun ileride zaten kullanacağı bir şey olduğu için şimdiden teknolojiyle bu kadar haşır neşir olmasında bir problem yok.
 
                Oysa teknoloji, küçük çocuklar için sandığımız kadar iyi bir dost değil. Öncelikle Sezar’ın hakkını Sezar’a verelim; az önce bahsettiğim oyun ve uygulamaların bir kısmı gerçekten de çocuk için geliştirici değer taşıyor. Fakat daha çok şey öğrensin diye teknoloji karşısına oturttuğumuz çocuklarımız, bu sırada onların gelişimi için çok daha önemli olan bir şeyden mahrum kalıyor: Sosyal etkileşim. Sizler de fark etmişsinizdir, çocuklara bir kez tableti verdiniz mi başından kalkmak istemezler. Bu onların gittikçe söz konusu elektronik aletin dünyasında kaybolup başka bir şeyle ilgilenmek istememesine yol açıyor. O dünya o kadar eğlenceli ki, insan ilişkilerinin yer aldığı sosyal dünya sıkıcı gelmeye başlıyor.
 
                Teknolojinin bir başka tahmin edilemez zararı ise hız uyumsuzluğu yaratması. Gittikçe hızlanan internet ve hassaslaşan dokunmatik sistemi sayesinde karmaşık bir işlemi hızlıca yapmak için bir ya da birkaç basit dokunuş yeterli oluyor. Bu, küçük çocuklarda mekanik bir hayat algısına neden olabiliyor, ve gerçek hayatın, özellikle de sosyal ilişkilerin yapısı onlara aşırı karmaşık gelmeye başlıyor. Araştırmacılar, genetik olarak otizme eğilimi olan çocuklar için teknolojik aletleri ciddi bir risk olarak görüyor.
 
                Çok fazla elektronikle haşır neşir olmanın hepimizin sağlığına zararlarını saymıyorum bile.
 
                Peki ne yapmak gerekiyor? Bu konuda farklı görüşler var. Kişisel görüşüm, çocuğun teknolojiden tamamen koparılmaması gerektiği yönünde. Teknoloji artık hayatımızın ayrılmaz bir parçası. Onu teknolojiden tamamen kopararak ona iyilik yerine kötülük ediyor olabiliriz. Teknolojiye karşı tavrımız çocukları mikroplardan korumaya benzemeli: Çocuğumuza steril ve sağlıklı bir hayat sunmak için mutlaka önlem almamız gerekiyor. Ama eğer aşırı titiz davranıp büyürken çocuğu hiçbir mikropla ya da bakteriyle temas ettirmezsek bağışıklığını güçlendirmesine ve yaşı büyüdüğünde vücudunun hastalıklarla başa çıkmasına engel olmuş oluruz. Çocukları da teknolojiyle hiç tanıştırmamak ileride yaşayacağı hayata onu hazırlıksız yollamak olacaktır. Bu nedenle kısıtlı ve kontrollü kullanım öneririm. Kısıtlı kullanım, haftada üç gün otuzar dakika, ya da her gün on beşer dakika gibi bir sistem oluşturmak ve bu sistemi asla atlamamak ile sağlanabilir. Çocuğun teknoloji kullanımının haftada 3 saati aşmaması iyi olur. Kontrollü kullanımdan kasıt ise çocuğun asla söz konusu elektronik cihazla baş başa kalmamasıdır. Çocuğun elektronik alette oynadığı oyuna veya kullandığı uygulamaya bir yetişkinin eşlik etmesi, teknolojinin mekanikliğini biraz olsun azaltacak ve çocuğun özellikle internette yanlış yerlere gitmesini önleyecektir.
 
                Önemli olan bir başka konu çocuk ve teknoloji ilişkisinin kurulduğu içeriktir. Şiddet içeren oyunlar, örneğin savaş oyunları, cinsiyeti ne olursa olsun okul öncesi çocuğu için özellikle uzak durulması gereken içeriklerdir. Söz konusu içeriğin hani yaş aralığı için tasarlandığına özel dikkat göstermek gerekir. Çocuğun yaşından büyük çocuklar için hazırlanmış olan içeriklerden kaçınmalıyız; çünkü çocuk her ne kadar bu içeriği yönetebiliyor gibi görünse de aslında maruz kaldığı içerik onun kavrama düzeyinin üstünde unsurlar içerecektir. Buna bir örnek olarak yine savaş oyunlarını verebiliriz. Hatta çocuğun anlayamadığı bu içerik, savaş oyunları gibi şiddet öğeleri içeriyorsa çocuğun psikolojisi bozulabilir.
 
Son not olarak, unutmamak gerekir ki, ne kadar gelişmiş olursa olsun elektronik aletlerdeki hiçbir oyun, arkadaşlarla ya da ebeveynle paylaşılan dakikalardan daha zengin ve zenginleştirici olamaz. Çocuklarımız için güzel bir hayat istiyorsak, ona bir operatörün televizyonlarda dönmekte olan reklamındaki gibi bir akıllı telefon değil, bizimle geçireceği dakikalar vermeliyiz.
 
 
Uzm. Kl. Psk. Nazlı Akay
Uzm. Kl. Psikolog Nazlı Akay